Ana Sayfa
Topluma Katkı
Köşe Yazıları

Köşe Yazıları

<img Prof. Dr. Yusuf Yürümez
1995 yılında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1998 yılında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesinde Acil Tıp Uzmanlık eğitimine başladı ve 2003 yılında tamamladı. Aynı yıl Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Ana Bilim Dalında yardımcı doçent doktor unvanıyla akademik hayatına başladı ve 2008 yılında doçent unvanı aldı. 2010 yılında Sakarya Üniversitesine geçiş yaptı ve 2014 yılında profesör unvanı aldı. Çok sayıda uluslararası ve ulusal yayını mevcuttur. Aynı zamanda çok sayıda dergide editörlük de dâhil olmak üzere görevler aldı. Bunlardan Sakarya Tıp Dergisi ve Akademik Acil Tıp Olgu Sunumları Dergisinde kurucu editörlük yaptı. Halen Geleneksel ve Tamamlayıcı Anadolu Tıbbı Dergisinin kurucu ve baş editörüdür. Akademik hayatına Sakarya Üniversitesinde devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk babasıdır.

Deprem Sonrası Neyi Nasıl Yapalım?: Gıda Yardımı

Son yaşanan Kahramanmaraş merkezli (Pazarcık ve Elbirstan) depremden eşimiz, dostumuz ya da bir yakın arkadaşımız dolayısı ile muhtemelen etkilenmeyen hiç kimse kalmamıştır. Ülkemiz açısından asrın depremi desek kesinlikle yanılmış olmayız. Art arda gelen iki deprem tarihte görülmüş müdür? bilmem, ama inanılmaz yıkıcı bir sonuç ortaya çıkardığı hepimizce malum. Yaklaşık 10 ilimizde ciddi yıkım onlarca ilimizde ise yıkım oluşturmasa dahi farklı derecelerde etkilenime neden olduğu aşikâr.

Öncelikle hepimize geçmiş olsun. Allah bu millete bu tür bir acıyı bir daha yaşatmasın. Zor günlerden geçiyoruz. Herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Kimi eli ile, kimi dili ile, kimi parası ile, kimisi ise duası ile… Hepsi de kabulümüz. Ancak bu aşamada dikkatlerden kaçmaması gereken yapılan yardımların organize şekilde yapılmasının gerekliliğidir. İyi niyetle ancak şuursuz şekilde yapılmaya çalışılan yardımlar yarardan daha çok zarara dahi neden olabilir. Yazının devamı için tıklayınız.

 

 Prof. Dr. Süleyman KALELİ   
Selçuk Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden mezun olmuştur. Aynı üniversitede Yüksek Lisansını ve Doktorasını tamamlamıştır. Süleyman Demirel Üniversitesinde Yardımcı Doçent ve Sakarya Üniversitesinde Doçent ve aynı üniversitede Profesör kadrosuna atanmıştır. Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Bölümü Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Profesör Dr. Süleyman Kaleli  TÜBİTAK olmak üzere toplam 14 projede proje yürütücüsü ve araştırmacı olarak görev almıştır. Ulusal ve uluslararası toplam 130'un üzerinde yayın ve tebliği bulunmaktadır. Online Türk Sağlık Bilimleri Dergisinde editörlük ve Academic Platform-Journal of Engineering and Science dergisinde bölüm editörlüğü yapmaktadır. Uluslararası “CELL CULTURE COURSE”e katılmış olup “Hücre kültür sertifikasyonu”na sahiptir.  

OTİZM NEDİR?

Otistik bozukluk, ilk olarak Kanner (1943) tarafından tıp literatürüne kazandırılmıştır. Otizm kısıtlanmış, yinelenen davranış örüntüleri, toplumsallaşmada, sözlü ve sözel olmayan iletişimde bozukluk gibi çekirdek belirtileri olan ve en çok araştırma yapılan bozukluklardan birisidir. Yazının devamı için tıklayınız.

KANSERE GİDEN YOL

Kanser nedir? Kanser, hücrelerde DNA'nın hasarı sonucu hücrelerin kontrolsüz veya anormal bir şekilde büyümesi ve klonal yayılımıdır. Somatik genetik hastalıkların en sık, en yaygın ve aynı zamanda en komplike olanıdır. Kanser, DNA dizisindeki birtakım anormalliklerle oluşmaktadır.

Kanser ve genetik arasındaki ilişki: Kanser gelişiminde genetik yatkınlık da çevresel etmenler kadar rol oynamaktadır. Ancak kalıtım yoluyla kanser meydana gelme olasılığı çevresel faktörlere oranla çok daha azdır. Yazının devamı için tıklayınız.

 

Prof. Dr. Mustafa ALTINDİŞ 
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olarak mecburi hizmet sonrası 1991-1995 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji AD’nda doktora eğitimini tamamladı. Daha sonra uzman kadrosu ile SÜ Tıp Fakültesi’nde 1996-1999 tarihlerinde başhekim yardımcılığı görevi yaptı. Bu dönemde kalite çalışmalarına katıldı. 1999 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji AD’na kurucu öğretim üyesi olarak atandı. Aynı dönemde Sağlık Yüksek Okulu müdürlüğü yaptı. 2002 yılında tıbbi viroloji bilim doktoru, 2005 yılında Klinik Mikrobiyoloji doçenti oldu. 1999’dan beri hastanelerin kan bankası sorumlu müdürlüğünü yapmaktadır. Erasmus kapsamında Macaristan’da ve Avusturya’da misafir öğretim üyesi olarak bulundu. Haziran’2008-mart’2009 tarihlerinde İngiltere’de önce York Üniversitesi, Health Management School’da Laboratuvar kalite sistemleri, akreditasyon ve hasta güvenliği araştırması için, ardında da Leeds Üniversitesi NHS Teaching Hospital molekuler virology lab da salgın analizi çalışmalarında bulunmuştur. Yönetim organizasyon MBA’i de olan Altındiş, 2013 yılında Sakarya Unv Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD başkanlığına atanmış, halen bu görev yanı sıra tıbbi viroloji BD başkanlığı da yürütmektedir. 150 kadar uluslararası, 200 kadar yerli makale ile 300’den fazla ulusal/uluslararası bildirisi ve yapmış olduğu 15 kadar mesleki kitap editörlüğü ve dergi editörlükleri bulunmaktadır. Evli ve bir çocuk babası olan Altındiş, İngilizce bilmektedir.

MİKROBİYOTA VE SAĞLIKLI GELECEĞİMİZ

İnsan mikrobiyomu kavramı ilk kez Joshua Lederberg tarafından kullanılmış olup; mikrobiyota insanlarla birlikte yaşayan özel türlerin tamamı; mikrobiyom ise insanlarla kommensal olarak yaşayan mikroorganizmaların genleri olarak ifade edilmektedir. Büyük kısmı, başta sindirim sistemi olmak üzere deri, genitoüriner sistem ve solunum sisteminde kolonize olan insan mikrobiyotası, başta bakteriler olmak üzere, virüsler, mantarlar ve birçok ökaryotik mikroorganizmalardan oluşmaktadır. Oldukça geniş yüzey alanına sahip olan ve mikroorganizmalar için zengin besin öğeleri içeren sindirim sistemi, kolonizasyonda en uygun ortama sahiptir. Bu nedenle, vücudumuzdaki mikroorganizmaların %70’inden fazlası kalın bağırsakta bulunmaktadır. İnsan mikrobiyomu, gelişim, fizyoloji ve sağlığımızla yakından ilişkili olan, son derece karmaşık bir ekosistemden meydana gelmektedir. Doğumda oluşmaya başlayan mikrobiyom, konakçısı ile birlikte gelişir ve doğum şekli, beslenme ve çevresel faktörlerden büyük ölçüde etkilenir. Yazının devamı için tıklayınız.

 

 Dr. Öğr. Üyesi FATMA TANRIKULU
1987 yılında Edremit’te doğdu. 2011 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu’ndan mezun oldu. Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Esasları Anabilim Dalı’nda 2016 yılında yüksek lisansını tamamladı. 2017 yılında Sakarya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine başlamış olup, doktora tezini Ağustos 2021 tarihinde tamamlamıştır. 2011-2015 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde acil servis hemşiresi, 2016-2020 yılları arasında ise Sakarya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde araştırma görevlisi, 2020-2021 yıllarında Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Akyazı Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Hizmetler ve Teknikler Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Eylül 2021 tarihinde Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümüne öğretim üyesi olarak atandı ve halen bu kurumda görevini yürütmektedir.

DEĞİŞEN VE GELİŞEN DÜNYA’DA EVDE HASTA BAKIMININ YERİ

Son yıllarda tıp alanında yaşanan bilimsel ve teknolojik gelişmelere paralel olarak sağlık hizmetleri daha kapsamlı olarak sunulmaya başlanmıştır. Sağlık hizmetlerinin sunumunda yaşanan gelişmeler erken tanı ve tedavi yöntemlerinin gelişmesine, hastalıkların daha kolay tedavi edilmesine ve bireylerin ortalama yaşam süresinin uzamasına neden olmakla birlikte kronik hastalıkların da görülme sıklığını arttırmıştır (Can ve ark.,2013; Akdemir ve ark. ,2011). Kronik hastalıklara bağlı olarak gelişen erken ve geç komplikasyonlar nedeniyle kişilerin hastane ortamında uzun süre bakım alması, sağlık sistemi içerisinde maliyetlerin artmasına, hizmet alan bireyler ve aileleri için önemli sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yazının devamı için tıklayınız.

 Prof. Dr. Nursan ÇINAR
 

Anne Sütü ve Emzirmenin Faydaları

Anne sütü ve emzirme; bebek, anne, toplum, ekonomi ve çevre için en iyi seçenektir. Emzirme annenin desteklenmesi herkesin görevidir.”

Anne sütü değişken ihtiyaca uyum sağlayan, dinamik, çok yönlü bir besindir. Bebeğin büyüme ve gelişmesi için gereksinim duyduğu besin ihtiyacını karşılamasının yanında sağlıklı gelişimi destekleyen birçok biyoaktif faktör içerir. Bu nedenle anne sütünün “sadece besin ” olmadığı bebeklerin sağ kalımı ve hayat kalitesi üzerine etkileri ile bebek beslenmesinde bir “altın standart” olduğu kabul edilmektedir. (Amerika Pediatri Akademisi (APA) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bebek ve anne sağlına yararları nedeniyle bebekler için ilk altı ay sadece anne sütü verilmesini takiben tamamlayıcı beslenme ile en az iki yıl ve ötesinde de emzirmenin devam edilmesini önermektedir. Yazının devamı için tıklayınız.

 Uzm. Dr. Necip Gökhan GÜNER 
Sakarya İl Ambulans Servisi Başhekimi

ACİL ÇAĞRI NUMARASI: 112

Tarihsel gelişimine bakıldığında Anadolu’da yaralı veya hasta taşıma hizmetlerinin Osmanlı Devleti’nde ilk olarak askerler tarafından kullanılan ve bugünkü Kızılay’ın alt yapısını oluşturan Hilal-i Ahmer’in at arabalarını kullanmasıyla başladığı söylenebilir. Sonrasında ise motorlu araçların kullanılmasıyla birlikte, teşkilatlanmaların belediyeler tarafından ayrı ayrı yapılan ambulanslı acil sağlık hizmetleri ile sunulmaya çalışıldığı görülmektedir.Süreç, 1985 yılında Ankara Numune Hastanesi bünyesinde kurulan “Hızır Acil Servis” ile daha da organize bir hale getirilmiştir. Ertesi yıl “077” numarasıyla telefonlardan ulaşılabilen ambulans ve hastane öncesi acil sağlık hizmetleri sunan “Hızır Acil Servisler” Ankara, İstanbul ve İzmir’de faaliyet göstermeye başlamıştır. Telekom alt yapısında değişiklik olması nedeniyle 1991’de “077” yerine “112” numarası kullanılmaya başlanmıştır.Yazının devamı için tıklayınız.

 

 Prof. Dr. Mehmet Barış Horzum

 

Teknoloji Bağımlılığı

Teknoloji, erişim kolaylığı, ucuz maliyete sahip olabilme, bağımsız deneyimler sunabilmesi ve görsel uyarıların güçlü yer alması sebebiyle kolaylıkla istismar edilebilir ortamlar sunabilmektedir. Sürekli farklı dijital ortamlar üretilmesi, var olan uygulamaların güncellenerek alışık olunan arayüzlerin değişmesine sebep olabilmektedir. Teknolojinin çok büyük faydalarının olduğu günümüzde denetimsiz, sınırsız ve amaçsız kullanım; gündelik yaşamı ve sorumlulukları aksatacak şekilde uzun süreli kullanım; uygun olmayan içeriklerle kullanım; fiziksel, sosyal, psikolojik ve zihinsel gelişimi olumsuz etkileyecek şekilde kullandığımızda teknoloji kullanımı bizim için zararlı bir hale gelmiş olur.Yazının devamı için tıklayınız.